Ülkemiz bir yandan ekonomi ile mücadele ederken bir yandan da bürokrasi ile mücadeleye devam etmektedir.
Yazımızın konusu başlığından da anlaşılacağı gibi dövizli işlemlerdeki sarmalı anlatmaya çalışacağım. Dövizli işlemlerle ilgili olarak ülkemizdeki uygulanan ve biz mali müşavirleri yakından ilgilendiren mevzuatın başlıcaları aşağıda olup konuyu sırasıyla inceleyelim.
Yabancı Paralar
VUK. Madde 280
(Değişik birinci fıkra: 26/6/1964 – 485/7 md.) Yabancı paralar borsa rayici ile değerlenir. Borsa rayicinin takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedeli esas alınır.
Yabancı paranın borsada rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kur Maliye Bakanlığınca tesbit olunur.
(Değişik: 22/7/1998 – 4369/7 md.) Bu madde hükmü yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da caridir. Bunlardan vadesi gelmemiş senede bağlı alacak ve borçlar, bu Kanunun 281 ve 285 inci maddeleri uyarınca değerleme günü kıymetine irca edilebilir. Ancak senette faiz oranının yazılı olmadığı durumlarda değerleme gününde geçerli olan Londra Bankalar Arası Faiz Oranı (LİBOR) esas alınır.
(Ek fıkra: 22/7/1998 – 4369/7 md. ; Mülga: 17/12/2003-5024/9 md.)
15 Eylül 2018 Tarih 30536 sayılı Resmi Gazetede 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 376 ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ yayınlanmıştır.
Esasında 6102 Sayılı TTK’nin bu maddesini özellikle bu yıl dövizli borcu olan firmaların değerlendirmeden kaynaklanan kur farkı zararları veya karları nedeniyle öz varlıklarını kaybettiklerini defalarca anlatmaya çalıştım. Hatta Meslektaşım Sayın Aykut AKIN’ın TV. Proğramına konuk olarak katıldım örnekleri ile anlattım. geçici madde 1’ de 01/01/2023 tarihine kadar kur farkı zararlarının öz varlık hesabında devre dışı bırakılması getirilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 1 – (1) 1/1/2023 tarihine kadar, Kanunun 376 ncı maddesi kapsamında sermaye kaybı veya borca batık olma durumuna ilişkin yapılan hesaplamalarda, henüz ifa edilmemiş yabancı para cinsi yükümlülüklerden doğan kur farkı zararları dikkate alınmayabilir.
Şirketin son yıllık bilançosuna göre sermaye ve kanuni yedek akçeler tutarının 2/3’ünün zarar nedeniyle karşılıksız kalması hali sermaye kaybı olarak kabul edilir.
KONU: 7161 Sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Yayımlandı.
18 Ocak 2019 tarihli ve 30659 sayılı Resmi Gazete’de “7161 Sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yayımlandı. Bu yasa hükmüne göre kur farkının KDV matrahına dahil unsurlar arasına eklenmesine karar verildi.
Bilindiği üzere, Katma Değer Vergisi Kanununda, kur farklarının KDV’ye tabi olduğuna ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktaydı. Bu durum, kur farklarının KDV’ye tabi olup olmadığına yönelik tereddüt yaşanmasına neden olmaktaydı.
Yaşanılan tereddütlerin giderilmesi amacıyla, bu Kanunun 18 inci maddesiyle, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun “Matraha Dahil Olan Unsurlar” başlıklı 24 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine “fiyat farkı,” ibaresinden sonra gelmek üzere “kur farkı,” ibaresi eklenmiştir.
Yapılan değişiklik ile bedelin döviz cinsinden veya dövize endekslenerek ifade edildiği işlemlerde, bedelin kısmen veya tamamen vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihten sonra ödenmesi halinde, ortaya çıkan kur farkının, alıcı veya satıcı tarafında matrahın bir unsuru olarak vergilendirilmesi tereddütsüz hale gelmiştir. Yürürlük tarihi: 18.1.2019
Şimdi oluşan problemlerin bazılarını sıralayalım.
- Dövizli Borucun 01/01/2023 tarihine kadar değerlendirilmesi TTK. Göre ihtiyari çünkü teknik iflasın önüne geçilmeli. Peki alacaklı değerlendirince suni büyüme olmuyor mu?
- Biz mali müşavirler bilançoyu VUK hükümlerine göre tanzim ediyoruz. TTK.nın bu hükmünü maliyeye nasıl izah edeceğiz.
- 7161 sayılı yasa hükmüne kur farkı KDV.ne tabi oldu. Yani artık kesin olan KDV artı olarak hesaplanacak kavram kargaşasından kurtulduk.
- VUK 280 derki yabancı para cinsinden alacaklar değerlemeye tabi tutulur. Aradaki fark kur farkı olarak yazılır tahsil anındaki kur farkına KDV uygulanır hükmü; şimdi sorarım bunu nasıl uygulayacağız Örnek: 31/12/2018 dövizli alacaklar değerlendirildi veya ara dönemlerde değerlemeden sonra tahsilat gerçekleşti KDV tahsilat ile değerleme arasındaki kur farkına mı yoksa alacağın tahakkuk ettiği tarih ile tahsilat arasındaki toplam kur farkına mı KDV uygulanacak?
Yukarıdaki problemi düşünürken bir de şöyle bakalım alacak tahakkuku 20/05/2018 de yapıldı müşteriden CH. beklemesin diye çek aldık çekin vadesi 20/07/2018 şimdi elimizde çek var. 30/06/2018 çeki değerlendirdik kur farkı var KDV yok. Çeki 10/07/2018 ciro ettik işlem tarihinde değerleme var KDV yine yok. Çeki alan satıcı 20/07/2018 tahsil etti Kur farkına KDV nasıl uygulanacak. Çeklerin arkasından en az beş ciro olduğu düşünülürse
Gelelim döviz ile yatırım yapana kesilen cezaya;
A şahsının 100.000.- USD doları var kur 4. TL. bankaya yatırdı bir yıl vadeli faiz oranı %4 bir yıl sonra parası GV. Stopajı düştükten sonra 103,400.- USD doları oldu Kur 5 TL varlık 517.000.- TL. oldu kurdan karı faizi ile birlikte 117.000.- TL. serveti 3.400 USD doları arttı.
B. şahsının da (tüzel kişi) 100.000.- USD doları var kur 4. TL ancak bu şahıs bu parsasını işletmede sermaye olarak kullanıyor. Bunun durumuna baktığımızda bürüt kar dahil kur farkı gelirinin TL karşılığı 120.000.- TL. vergisi 26.400.- TL (3.000 TL stopaj vardı) Net varlık artışı. 96.600 TL. burada dikkat edilirse ortaklara dağıtılacak karın stopajını hs. Katmadım. Sonuç Paranın TL. karşılığı 496.600.- TL. döviz karşılığı 99.320 USD doları. Rantiyecinin varlığı 103.400 USD doları. Bu hesaba göre yatırımcının zararı 4.080 dolar kar dağıtımının stopajını da dikkate alsak zarar 2.808 USD doları artar.
Yukarıdaki kur değerlemesi hesabını CH alacaklarımız uygulayıp birde eski usuldeki gibi (7161 den önceki uygulama) iç orantı sistemi ile kdv ayırdığımızı düşünün zarar nerelere çıkıyor. Bir taraf tahsil etmediği KDV devlete öderken diğer taraf ödemediği KDV indirim konusu yaparak öz varlığını arttırıyordu. Çok şükür bu yanlıştan 7161 sayılı yasa ile dönüldü.
Ayrıca alacağın veya kıymetli evrakın değerlendirilmesi yatırımcıya ek vergi yükü getirmektedir. Çekin ödenmedi ve ötelendiğinde yatırımcı ne yapacak ödediği vergiyi gerimi alacak aç dava yaz şüpheli alacak gitsin. Oysa elindeki işletme sermayesini vergiye verdi yada kredi kullandı nakit akışı bozuldu al sana iflas yada konkordato.
Bana göre olması gereken; bizim gibi gelişmekte olan ve enflasyon ile mücadele eden ülkelerde amaç yatırımcıyı korumak ise enflasyon üzerindeki kur farkları pasif bir hesapta sermaye yedeği olarak bekletilmeli sonraki dönemlerde oluşacak kur farkları zararı buradan mahsup edilmeli veya bu tutarlar vergilendirilmeksizin sermayeye ilave edilmelidir.
Tahsil edilmeyen alacakların veya kıymetli evrakın kur değerlemesi yapılmamalı çünkü tahsil edilmeyen alacağın veya kıymetli evrakın değerlemesinden oluşan kur farkı gelirinin vergilendirilmesi işletmeyi cezalandırmaktır. Doğru olan dövizli alacağın veya kıymetli evrakın tahsili esas alınmalıdır. Çünkü; malı veya hizmeti teslim ettiğinde düzenlenen fatura ile işletme karını hesaplayıp vergisini ödemektedir.
Yasa koyucular sahada olup biteni görmedikçe veya uygulayıcılarla istişare etmedikçe bu problemlerin önüne geçilemez.
Bir yanıt bırakın